Selin içinde bulunduğu kariyerden şikayetçidir ve kendisine yeni bir yol açmak istemektedir. Kendisini geliştirmek için bir takım programlara katılmayı, koçluk hizmeti almayı düşünmekte ve bu sayede yeni yoluna güvenle çıkmak istemektedir. Bunun için adım atma cesaretine değil, bundan önce yapmak istediklerini yapacak enerjiyi kendisinde bulmaya ihtiyaç duymaktadır.
Selin’in günlük ajandası ortalama olarak aşağıdaki gibidir.
06:30 – 07:00 Uyanma – Kişisel bakım
07:00 – 08:00 İşe gidiş
08:00 – 18:00 İşte geçen zaman,
18:00 – 20:00 Arkadaşlarla yemek – Sosyalleşme
20:00 – 21:00 Eve dönüş
21:00 – 21:30: Kişisel bakım
21:30 – 23:00 Sosyal medya – arkadaşlarla mesajlaşma
23:00 – Uyku zamanı
Ve Selin ajandasında yer bulamamaktan ya da günlük koşuşturmacada enerjisi kalmamaktan şikayet etmektedir.
Aslında Selin’in bu sorunu sadece Selin’in sorunu değil bir zamanlar benim de sorunumdu. Belki şu an bu yazıyı okuyan sizin de sorununuz. Konu başlıkları aynı olmasa bile benzer şekilde ajandalara sahibiz. Kafanızdan geçenleri gerçekleştiremediğimizde, iş ortamında yaşanan tatsız deneyimler canımızı çok sıkıyor ve kendimizi-çaresiz kapana sıkıştırılmış hissediyor, bir türlü içinden çıkamıyoruz.
Öncelikle kendinizi tembellikle suçlamayı bırakın.
Beynimiz hedef odaklı olmayı sevse bile anlık bir tatmini, kısa sürede elde edilecek keyfi öncelikler. Mümkün olan az efor harcamayı ve az iş yapmayı buna karşılık da en fazla tatmini almak ister. Beynimizi güneşin tadını çıkartan kedi yavrusuna benzetebiliriz.
Acı ve haz duygusunun hayatınızı yönettiğini fark edin davranışlarınızı değiştirin.
İşte bu nedenle kilo vermek isteyen insanlar spor egzersizi sonrasında kötü bir beslenmeyi zaten spor yaptım diyerek normalleştirebilir. Ya da sosyalleşmenin vereceği duygusal tatmini kendisini geliştirme fırsatına tercih edebilir. Çünkü sosyalleşme o anda o tatmini verir, gelişim fırsatı adı üstünde önce gelişme sonra da o fırsatı yakalamayı yani ötelenmiş – gelecekteki bir beklentidir.
Bunun gerekçesini Nörobilim çerçevesinden değerlendirmek gerekirse beynin en gelişmiş bölümü olan prefrontal korteks (Einstein beyni diyelim mi?) ile duyguların -hazları egemen olduğu Limbik bölümünün çatışmasından ileri gelir.
Konfor alanından çıkmak, korkunç zor bir şey yapmaya çalışmak, büyümeye karşı ödenen bedeldir.
Biliriz doğru olanın ‘gelişimimize zaman ayırmak olduğunu’ (Einstein öyle düşünür) ama ‘tatlı bir sohbetin ya da dedikodunun’ da hazzı bizi Limbik beynin kucağına atar.
Şimdi bu durumda ne yapmalı?
- Öncelikle kendinize kızmaktan ya da kendinize gereksiz kötü tanımlamalar atfetmekten vazgeçin.
- Kararınızda netleşin ve bunun için gereken bedelleri (manevi-maddi ödemeye hazır olun)
- Acilen işinde yetkin bir profesyonel koç ile iletişime geçin.
Koçluk kişinin düşünce setleri ve davranış değişimi için ideal bir sistem. Ben 2012 yılından beri bu hizmeti alarak kariyerimde büyük değişimlere adım attım. Sizin bunu nasıl yapabileceğinizi Senin Hikayen adlı ikinci kitabımda uygulamalı bir şekilde göstermeye çalıştım. Ve bugün çalıştığım dostlarım bunu defalarca başardı.
Çok yakında çıkacak üçüncü kitabımla tüm yolculuğun nasıl gerçekleştiğini ve aslında herkesin benzer deneyimlerden geçtiğini siz de öğrenecek ve şayet isterseniz siz de kolaylıkla değiştirebileceksiniz.
Burada öemli olan beynin iki bölümü prefrontal ile limbik arasındaki kavgayı sağlıklı bir ilişkiye dönüştürebilmekte. Bunu başaranların hikayelerine yıllardır eşlik eden biri olarak diyeceğim o ki; 3+1 kavramla arkadaş olmak önemli.
ODAK + NİYET + CESARET,
+1 Kırılganlık
Başarının formulü tam da burada.
Yola çıkmak isteyenleri 25 Haziran’da Potansiyelini Ateşle’nin 29. grubuna beklerim…
“Düşüncelerini Ateşle Potansiyelin Ateşlensin” E-Bülten Topluluğumda Seni de Görmek İstiyorum. Haydi Kaydol.