“Evladım, sen kendini anlatma insanlar senden bahsetsin.”
“Sen işini yap, mutlaka görmesi gerekenler seni görür.”
“Mütevazi ol.”
Bu listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Bazısını anne babamızdan, bazısını öğretmenlerimizden, bazını da içinde olduğumuz çevreden duyduk. Sonra duyduğumuz ve dışarıdan aldığımız bu öğretileri içselleştirdik ve doğru olduğuna inandığımız kendi dünyamızı yarattık.
Gerçekten iş dünyasında görünme ve ilerleme susarak ve işini yapmakla mı geliyor?
24 yıllık kariyerimin 15 yılı kurumsal dünyada geçti. Yöneticilik yaptım, uluslararası ortamlarda farklı projelere dahil oldum. Bugün 5.000 saati geçen profesyonel koçluk hizmetimle son 8 yıldır, farklı kurumlarda farklı seviyelerde yöneticilere, girişimcilere yol arkadaşlığı yapıyorum. Bu süreçlerde gördüğüm en büyük şu üç yaygın kanıya rastlıyorum.
- Yaptığını göstermek, ifade etmek ayıptır.
- Yerden kaldırdığın çöpü insanların gözünün içine sokarak göstermezsen yükselemezsin.
- Yönetimler ve yöneticiler iyi çalışanı görmeli ve yükseltmeliler.
Sırasıyla şunlara bir göz atalım mı?
1. Yaptığını göstermek, ifade etmek ayıptır.
Farkında mısınız bilmiyorum ama sosyal medyada herkes görünebilmek için deli gibi efor ve zaman harcıyor. Kendini geliştiriyor (koçluk, mentörlük, eğitim hizmetleri alıyor). Hizmetlerini gösterebilecek ürünler için yatırımlar yapıyor (kamera, mikrofon, telefon.. vs alımları). Aynı şekilde ürün/hizmet satan içinde çalıştığınız şirketlerde bunu yapmıyor mu? Bakınız reklam ve iletişim bütçelerine, ne dediğimi anlayacaksınız. Bu arada yöneticilerinize bakın. Onların üst yönetimlere ya da müşterilere kendilerini nasıl ifade ettiğine hiç dikkat ettiniz mi?
Peki herkes bir şekilde görünürlük için çabalarken, sizin neden keşfedilmek ya da görünmek isteğinde değilsiniz?
Tekrar düşünün bugünün güncel rekabet koşullarında “onlar beni görsünler” talebiniz ne kadar gerçekçi?
2. Yerden kaldırdığın çöpü insanların gözünün içine sokarak göstermezsen yükselemezsin.
Şimdi şunu hayal etmenizi istiyorum. Sizin 8 birim kapasiteniz olsun. Ve bir başkasının 4 birim. İkinize bir iş verilsin ve bu işin istediği kapasite 5 birim olsun. Bu işi siz 8 birimlik kapasitenizle parmağınızın ucu ile yaparken, diğer arkadaşınız da (4 birimlik kapasiteli) yapar belki ama çok zorlanarak. Ve o bunu yaptığında, onun için çok değerli bir iş iken sizin için sıradandır. Çünkü sizi zorlamamıştır, yarı kapasitenizle çözmüş bitirmişsinizdir.
Ama bu arada ne olur? O yaptığı işi ifade etmeye başladığında siz yapılan işi küçümsersiniz, zira size göre kapasitenize göre çok altlarda bir iş yapmıştır. Peki ya ona göre? Onun yerinde olduğunuzu düşünsenize.
İşte birçok kişi burada yanılır. Özellikle de öz geçmişi iyi, kapasitesi yüksek olan çalışanlar. Herkesi kendisi gibi görür. Şu örneği severim eline bak, 5 parmağın beşinin de aynı olmadığını göreceksin.
3. Yönetimler ve yöneticiler iyi çalışanı görmeli ve yükseltmeliler
Kesinlikle haklısınız. İyi yöneticiler ve iyi yönetimler, çalışanlarını görmeli ve hak ettiğini vermeli.
Ama gerçekçi mi?
Bugünün iş dünyasında sadece çalışanın üzerindeki sorumluluklar ve iş yükleri çok fazla değil aynı zamanda yöneticiler de işe boğulmuş durumda: Yani her alanda az kişi ile çok iş yapılmaya çalışıyor. Bu koşullarda yöneticilerin de adil – eşit – dürüst davranamaması söz konusu olabiliyor. Biraz açalım mı konuyu?
Biliyorsunuz kariyer yolculuğunda üst basamaklara çıkacak kişilerin sayısı az. Kariyeri bir piramide çıkış gibi görürseniz, her üst kademede olan kişi (yönetici diyelim) sayısı gittikçe azalıyor.
Yöneticiler yukarıdan aşağı baktıklarında gördüğü insanlar ya durmadan çalışanlar, ya çalışıp arada yukarı kafasını kaldırıp el sallayanlar ya da son olarak sürekli yukarıya el sallayanlar.
Genel beklenti, durmadan çalışan çalışanların kazanması diye düşünülürken bu gerçekleşmez. Öncelikle ilk soru şu: “her durmadan çalışanın yükselme talebinde midir?”
Evet, size garip gelebilir ama kurumsal dünyada çok fazla çalışan bugün “ne gerek var yönetici olup da başkalarının sorumluluğunu almaya” diyor.
Bir de durmadan çalışanlar sistemin doğru işleyişini sağlıyorsa yöneticiler de bilinçli olarak sistemin işleyişini korumak üzere “dokunmama” prensibini seçebilir.
Son olarak da durmadan çalışan çalışanların insani becerileri yöneticilik yapmak için gerçekten uygun mu? Otomatik olarak farkındaysanız yaptığı işi ve kendini gösteremeyen “kendi kendini eliyor”.
Bundan sonra “diğer iki seçenekteki kişilerden doğru olanların kariyer basamaklarında yükselmesi/yükseltilmesi” yöneticinin/yönetimlerin kalitesine bağlı.
Görünür olmak ve diğerlerinin en az bir adım önüne geçmek için yapabilirsiniz?
- Kendinize güvenin,
- Kendinizi ifade etmekten kaçınmayın, sesinizi duyurun.
- Yaptığınız işi gösterin. Abartarak anlatın demiyorum ama yaptığınız işi mutlaka gösterebilir olun, beceri ister geliştirin.
- Farklı hiyerarşilerle girdiğiniz oturumlarda ya da girişimciyseniz müşteri görüşmelerinde iyi dinleyici olun ve yeri geldiğinde de mutlaka soracağınız sorularınız olsun ve onları da sorun.
- Online katıldığınız oturumlara “mış” gibi katılmayın, yani kamera ve sessiniz kapalı olarak. Kameranız açık olsun yüzünüz görünür olsun. Mikrofonu gerektiğinde açın.
- İlk kez katılacağınız oturumlara girmeden önce hem oturum konuşmacısı hem de katıldığınız program hakkında bilgilenin. Hem kişiye yönelik hem de konuya yönelik sorularınız olsun ve bunları o oturumlarda sorun.
- Yeni birisi ile tanıştığınızda kendinizi 20 saniyede tanıtabilecek durumda olun.
- İnandığınız ve uzmanı olduğunuz konularda sosyal medyada görüşlerinizi paylaşınız.
ODTÜ Genç Girişimciler Topluluğu (ODTÜ GGT, METU YES)’nun 20. yılına özel yayınlanan E-YES ON BUSINESS dergisinde yayınlanmıştır. Turkcell Dergilik‘ten erişebilirsiniz.